Yine çok sayıda şehit haberiyle yüreklerimiz ağlıyor. Anne babalar ağlamaya devam ediyor. Geride yetim kalan çocuklar için toplum olarak önemli sorumluluklarımız var. En büyük acıları ve mağduriyetleri onlar yaşıyor.
Sorun yalnızca Güneydoğu’da değil.. Birkaç ilçede değil.. Ankara’nın, İstanbul’un merkezinde canlı bombalar patlıyor. Ateş, artık, yalnızca düştüğü yeri yakmıyor. Cennet vatanımız, barış ve huzurumuz ve kardeşliğimiz, hiçbir dönemde olmadığı kadar tehdit altında.. Peki, biz bu noktaya nasıl geldik? Çözüm sürecinde ve öncesinde ve sonrasında neler oldu? Bizi ve ülkemizi kimler yönetiyor? İlkesiz, oportünist, seçim başarısı için her aracı meşru gören, ikiyüzlü siyaset anlayışını gözler önüne sermek bizim görevimiz. Dün başka, bugün başka konuşanlara gelin bir kez daha göz atalım. Neler söylemişler bizi yönetenler;
Yalçın Akdoğan: “Öcalan’ın olayları okuma kabiliyeti ve tecrübesi var”… “Mesajları sürecin geleceğini düşünen bir hassasiyeti yansıtıyor”... “Dağdakiler siyasete yönelik projeler, stratejiler, modeller önerebiliyor.”
Mehmet Metiner: “Öcalan’ın durduğu yer, Türkiye’nin demokratikleşme sürecine katkı sağlayan bir yer. İmralı’da çok anlamlı, çok değerli şeyler söylüyor.”
Yiğit Bulut: “Abdullah Öcalan Ortadoğu'da Türkiye'nin önünü açıyor.”
Yasin Aktay: “Öcalan, dünyanın geleceğini iyi okuyup Kürtlerin, PKK’nın önüne yeni hedef koymuştur. Şartlarının iyileştirilmesi talepleri var. Bu talepler normaldir, meşrudur.”
Beşir Atalay: “Abdullah Öcalan Kürtlerin lideridir. Öcalan’ın mesajları, bizim de düşüncemiz.”
Bülent Arınç: “Dağa çıkışlar eskiye oranla daha nitelikli hal aldı.”… “Sayın Öcalan demeyi ve PKK bayrağı açmayı suç olmaktan çıkardık.”
Sadullah Ergin: “Öcalan bölgenin ve Türkiye’nin reel politiğini daha sağlıklı değerlendiriyor.”
Orhan Miroğlu: “PKK ve IŞİD terör örgütü değil, politik hareketlerdir.”
Dün bu sözleri söyleyenler, devletin ve siyasi yaşamın en üst noktalarına kadar çıkan AKP’lilerdir. 400 vekil talepleri ile mitingler yapılırken, PKK kentlerde hendek kazıyormuş, pazarlıklar yapılırken ilçelerde silahlar depolanıyormuş; hem de bilgileri ve onayları dahilinde! Bunu nereden öğrendik? Yine kendileri söylediler: “Valilerimiz kendilerine verdiğimiz talimatlar gereği ciddi manada bu terör örgütlerine karşı şu andaki operasyonlara girmiyorlardı.” Bu sözlerin tamamı siyasi tarihimizde yerini aldı.
Bugün “beyaz” ile barışı talep edenlere saldıranlara soruyorum: “Az önce belirttiğim AKP’lilerin sözleri için ne diyorsunuz? Hata yaptılar, kabul etmiyoruz bu yanlışları, bu ifadeler PKK terör örgütüne destek olmaktır, terörü meşrulaştırmaktır diyebiliyor musunuz? Bu cesaretiniz var mı? Takiyyeyi bırakıp; ilkeli, tutarlı ve ahlaklı bir siyaset yöntemi izleyebilecek misiniz?”
Değerli Arkadaşlar,
Bildiğiniz gibi, bugün Çanakkale’de barış isteyen, “şehitler gelmesin ve siviller ölmesin” diyen insanlara saldıran bir milletvekili ve faşist bir anlayış var. “Silahlar sussun, ölümler dursun” sözünden rahatsız olmuşlar. Silahların susmasından neden bu kadar rahatsız oluyorsunuz? Bu sorunun yanıtı bombalar patlayınca oyumuz arttı diyen Başbakan’ın sözlerinde mi gizli? Oyunuz mu artıyor yoksa? Ondan mı silahlar susmasın diyorsunuz? Şu an silahlar sussun sözünden iki güç rahatsız. Biri AKP’nin şovmen, Cumhurbaşkanı’na yaranmayı siyaset sanan kanadı ve diğeri PKK’dır. Hem bu AKP’liler hem de PKK ülkemizi bu hale el ele, birlikte getirdiler. Şimdi PKK ile ortaklıklarını ve suçlarını gizlemeye çalışıyorlar. PKK ile ortaklıkları gün ışığı gibi ortadayken, bugün barış isteyenleri PKK’lı olmakla suçlamaları; farklı görüşleri ve düşünceleri ihanetle nitelemeleri zavallı bir duruştur, tam bir takiyyedir.
Tayyip Erdoğan’ın 1988’de yaptığı bir konuşmayı da çok manidar bulduğum için hatırlatmak istiyorum. Bakın 1988’de ne demiş Sayın Cumhurbaşkanı: "İktidara geldiği günden bu yana bu hükümet Güneydoğu Anadolu'da, Türkiye'nin genelinde acaba kaç bin kişinin katline hükmetti? Ben size söyleyeyim mi? Bak bu hükümet yargılayarak öldürmez. Yargılamadan öldürür. Güneydoğu'daki insanlar yargılanmadan katledilmişlerdir. Günahsız katledilmişlerdir. Evet, bunların içerisinde suçlu olanlar yok mu? Amenna olabilir vardır. Onları bulup yargılarsın ondan sonra da hükmedersin" Bu konuşma yapıldığı zaman da devlet bölgede terörle mücadele ediyordu; bu nasıl bir ikiyüzlülük! Bugün aynı sözleri söyleyen bilim adamlarına, aydınlara “hain, alçak” diyorsun; o zaman sen neyi savunuyordun?
Değerli Arkadaşlar,
Şehitlerimiz üzerinden demagoji yapanlar, kendi çocuklarını askere dahi göndermiyorlar. Nedense şehitlerimiz hep yoksul ailelerin çocukları. Zengin-yoksul, Türk- Kürt, Alevi-Sünni hiçbir gencimiz ölmesin. Artık gözyaşları dinsin.
Analar ağlamasın diyenler, bugün tüm ANADOLU’yu ağlatıyorlar. Bunun sorumlusu AKP Hükümetleri ve PKK’dır. Başkanlık sistemi ve şahsi ikballeri için, 400 vekil alabilmek uğruna ülkemizde terörü besleyenler bunlardır. İŞİD unsurları diyen, İŞİD terörü diyemeyen bunlardır. Bugün ülkemizin birçok ilinden İŞİD’e katılımlar oluyorsa, İŞİD’e bir taban yaratılmışsa sorumlusu bunlardır. Ortadoğu’nun canlı bombalarını içimize sokan, bunlardır.
Değerli Arkadaşlar,
Biz ilkeli siyasetin ve ifade özgürlüğünün tarafıyız. Başkasının ifadesini duyabilmenin, kendimizin ifade özgürlüğü gibi değerli olduğunu biliyoruz. Şiddet çağrısı içermeyen tüm düşünce açıklamalarına saygılıyız; fikirlerine katılmadığımız düşünce açıklamalarının da ifade edilmesini demokrasimizin gelişimi için önemsiyoruz. AKP’nin böyle bir derdinin olmadığının da farkındayız. Samimi biçimde, kim barış isterse; kim askerimiz, polisimiz, sivillerimiz ve özellikle çocuklarımız ölmesin derse onun yanındayız; yanında da olmaya devam edeceğiz. Dün PKK ile iş tutan, daha sonra Valilere emir verip terörün güçlenmesine göz yumanlar bugün Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, Grup Başkanvekili olmuş olabilirler. Biz doğruları söylemeye devam edeceğiz ve Çanakkale’de ilkesiz, ikiyüzlü siyaset yapanların da her zaman karşısında olacağız.
Yorumlar
Kalan Karakter: